12 Aralık 2010 Pazar

THE SOLOIST

Benim kafamı "ruh sağlığı yerinde olmayan insanlarla BEETHOVEN arasındaki bu ilişkinin sırrı nedir?" sorusuyla karıştrdı bu film. Daha önce seyrettiğim bi kaç filmde de şizofreni hastası olup özellikle Beethoven'ı takıntı haline getirmiş karakterlere rastladım. Dolayısıyla filmi seyrederken acaba bunun psikolojik bir açıklaması var mı, yoksa Beethoven da artık bir Holywood klişesi mi diye düşünmeden edemedim.

Rolü gereği JAMIE FOXX gerçekten de Oscar kalıbının içinde bir karakter. Film gerçek hikayeden alıntı, Hollywood yapımı değil de sanki bir bağımsız film havası yaratan çekimler ve tabi not full retard...tam da Akademinin sevdiği şeyler. Yine de adaylıklarda filmin şansı olmadı.

----
Film LOS ANGLES TIMES gazetesinin yazarlarından STEVE LOPEZ'in gazetede yazacak yeni bir hikaye ararken Los Angles'taki yüzlerce evsizden biri olan NATHANIELl AYERS ile tanışmasını ve Nathaniel'in hikayesini yazmaya karar vermesiyle başlıyor. Bundan sonra biz seyirci olarak Steve'in hikayesinden çok Nathaniel'ın hikayesini seyrediyoruz. Gerçek hikayeden alıntı olduğundan mıdır nedir Steve'in hikayesi daha arka plana atılmış. Yani steve'in aslında sorumluluklarından kaçan bir adam olduğunu küçük ayrıntılardan yakalayabiliyoruz. Yine de steve aslında işkolik mi yoksa sıkıntıya gelemeyen bir adam mı anlamak güç. Oyunculuk adına Jamie Foxx'a göre ben Robert Downey jr'ı daha başarılı buldum. Bu beğenide ROBERT DOWNEY JR..' a karşı engel olamadığım adam kayrmacılığım haricinde ölçülü oyunculuğa olan takdirim de mevcut.
---

Film benim bu yazım kadar sıkıcı bir film değil, inanın. İzlemeye değer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder