30 Mart 2011 Çarşamba

DE HELAASHEID DER DINGEN : THE MISFORTUNATES

“….Hayatımın içinden akıp giden tren, yoluna devam ediyordu. Ancak trenleri pek çok nedenden dolayı affedebiliriz. En basiti, o bir trendir. Arabaların tersine, trenler dünyanın arka tarafında ilerler. İstasyona yakın kenar mahalle evleri diğerlerine göre biraz daha iyi haldedir. Ama raylarda yol alırken yalnıca kötü halde olanları görebilirsiniz. Hiçbir araba yolculuğu, bir memleket hakkında tren yolculuğu kadar fikir veremez. Bahçelerimize, çatı katlarımıza ve barakalarımıza bakarsınız. İplerde kuruyan iç çamaşırlarımızı görürsünüz. Bahçe süslerimize, kerevizlerimize, pırasalarımıza, verandalarımıza ve tuğladan yapılma barbekülerimize bakarsınız. Flaman topraklarında boy gösteren, mahkeme kararınca onaylanmış ama tadı olmayan otları ağır ağır yiyen inekleri görürsünüz. Rayların kenarındaki, yere sabitlenmiş tozlu mermer ve granitlerin, sevdiklerimizin son durağı olan yeri simgelediklerini görmek istiyorsanız, terene binin….” Gunther Strobbe

Belçika’dan absürd komedi çıkmaz demeyin, Kuzey Avrupa’nın sinemasına da müziğine de güvenin.

http://eksisinema.com/2011/03/30/de-helaasheid-der-dingenthe-misfortunates/   
Merhaba sevgili 10 kişilik hayran kitlem.
Okuyanım var diyerek sevinip, bana sorumluluk yüklediniz, bundan böyle bu blogu ciddiye alacağım diye büyük laflar edip neredeyse 1 ay ortadan kaybolmam ne ironik değil mi? Bu süre zarfında sizlerden sevgi dolu kartlar, gazetedeki haflerin kesilip cımbızla tek tek yapıştırılması suretiyle oluşturulmuş imzasız ve parmak izi bulunamayan tehtid mektupları almak isterdim. Umuyorum bir gün onlar da olacak.

Bu aralar hayat biraz hastane merkezli oldu benim için. Küçük çaplı bir sağlık problemim vardı. Çözüme yaklaşıyorum. Elbet son bulacak.

Bir de hayatıma ekşi sinema girdi. Benden daha güzel ve profesyonel yazan bir grup ekşi sözlük insanıyla beraber oraya da yazacağım bakalım. Bugün ilk yazımı yazdım. O yazının bir bölümünü de buraya aktaracağım. Hımmm bir de oraya bakalım diyeniniz olursa ekşi sinemaya şu adresten ulaşılıyor:
http://eksisinema.com/

Çav!

5 Mart 2011 Cumartesi

Yaşadığım yerin Düzce olduğundan bahsetmiş miydim?

Bu akşam görüştüğüm arkadaşlarımla, oturup Düzce'den ne kadar sıkıldığımızı, Düzce'yle ilgili TBMM'nin bu şehirdeki mutsuz genç nüfusun çoğunluğu oluşturduğu gerçeğini göz önünde bulundurarak, şehirle ilgili "süresiz kapatma kararı" alması gerktiğini tartışıp, dilekçe yoluyla derdimizi meclise götürsek, ne kadar başarılı oluruz aceba? diye ciddi ciddi kafa patlattık. Daha sonra da hepberaber İzlanda'ya yerleşmeye karar verdik. 10 dakika sonra vazgeçtik. Vazgeçerken zorlanmadık.

Bugün de bünyem için zor kararlar aldım. Stres altında çalışabildim (bulaşık makinesinin içini yerleştirirken çok stresli oluyorum.) Çalan bütün telefonlara pek bi presentable baktım. Kediyle çeşitli grup çalışmalarında bulunduk. Ben mamasını hazırlarken, kendisi de yere düşen kuru mama taneleriyle oynadı. Bence aramızda bir paylaşım oldu. Böyle işte. Bugün de işsizim. Aaaaa! Ama bugün cumartesi. Tamam ya, o zamn sayılmaz.

4 Mart 2011 Cuma

THE TOURIST

Olmamış bir film. JOHNNY DEPP neden böyle bir filmde oynamayı tercih etmiş, merak ettim. Hele ki SECRET WINDOW gibi bir filmi zaten varken.. Acaba paraya mı sıkıştı? Tüh.

Seyrettikten sonra farkettim, ben ANGELINA JOLIE'nin GIRL INTERRUPTED haricinde hiç iyi filmine rastlamamışım. Ayrıca hayranları af buyursun, kadın gittikçe çirkinleşiyor. Zaten 30 kilo kaldığından beri koca kafalı bişi oldu gözümde. Bir dönem tanrıça sandığım bu kadının nesine hasta olduğumu düşünerek baktııım baktıım bulamadım. Johnny Depp olmasaydı, filmi izlemeyeceğimi de itiraf edeyim. Zira Angelina'dan oyunculuk ve iyi film adına umudumu keseli çok oldu. Ayrıca Depp'le de iyi bir çift olamamışlar. Yönetmenin başlangıçta Frank karakteri için düşündükleri isim de farklıymış zaten. Keşke ilk kararında ısrar etseymiş.

Bu filmde bir kez daha anlıyoruz ki, en popüler kadın ve erkek oyuncular bir araya gelse de, prodüksiyona büyük paralar harcansa da, senaryo tırtsa olmuyor işte.

Filme tür olarak IMDB "action, drama, romance" demiş. Film konusu itibariyle bir action filmi olmalıymış. ortalık ajandan, polisten, silahlı adamdan geçilmezken görebildiğimiz en büyük action Johnny Depp'in çubuklu pijamalarıyla mart kedisi gibi çatıdan çatıya atlamasıydı. Angelina Jolie'nin tekneye kelepçelenmiş sevdiceğini kurtarmaya kalktığı sahne ise aksiyonun yüz karasıydı. İki tane Rus kiralık katil, küçücük mekanda kağnı hızıyla giden bir teknenin içindeki kadını vuramadılar. Ha onu geçtim bütün bu çaresizlikler içinde yanmış ve ıslanmış kağıt küllerinden mektubun aslını çözebilen dedektifler de mevcut filmde. Yani hem filmin zeka yaşında, hem de aksiyonda ciddi bir tutarsızlık var.

Başından beri merak edilen adamın sonunda Johnny Depp çıkması, hakkaten hiç inandırıcı değildi. Hiç şaşırtmadı. Filmin ortasından itibaren oturup Frank ve aAexandr 'ın aynı adam olduğu ne zamn çıkacak ortaya diye düşündüm.

Romance demiş imdb....Oteldeki o kötü öpüşme sahnesi dışında ,en romantik şey filmin finaline yakın Angelina Jolie'nin giydiği siyah elbiseydi. Filmdeki tek güzel şey de oydu.

Bence imdb filmle ilgili ne diyeceğini bilemediğinden tür olarak bir sürü seçenek sunmuş.
İzlemeyin.