21 Ocak 2011 Cuma

ÖYLESİNE

2011 yılına ait bütün burç yorumlarında yay burcunun 7 ocaktan itibaren çok acayip olacağına, çok süper şeyler yaşayacağına dair birşeyler okudum. "Vay anasını" dedim ve 7 ocağı beklemeye başladım. Beklerken üç kitap okudum, bolca çay içtim, bir arkadaşımın doğumgünü kutlamasına katıldım, başka bir arkadaşımı İstanbul'a yolcu ettim, bilgisayarın ana kartını yaktım. Derken farkettim ki, bugün günlerden 22 ocak olmuş. Bu kadar gündür acayip şeyler olmalıydı hayatımda. Bir düşüneyim; az önce koca bir bardak çayı, benimle oynamak için üzerime atlayan kedi sayesinde kucağıma döktüm. Ömrümde üzerime çok çay dökmüşlüğüm vardır ama ilk defa bu kadar çok ıslandım. Gerçekten çok acayip. Evet.

Evde bugüne kadar aldığım ama bir türlü sıra gelmediği için okuyamadığım kitaplarımı dizdim şöyle bir. Epey varmış. Buket Uzuner'in bir kitabını almışım bir ara.. (Aaa hatırladım, Migros'tan almıştım.) Kitabın adı İstanbullular. Buket Uzuner sevmeyen biri olarak, kitabı sırf İstanbul özlemimi bastırsın diye aldığımı da hatırlıyorum. Sonra unutmuşum, her zamanki gibi..

Kitap Yahudisinden Rumuna, yedi kuşak Bebeklisinden on yıllık varoşlusuna, türbanlısından frankafonuna, kendini İstanbullu hisseden insanların hikayesini anlatıyor. Kitabın baş karakteri Belgin, aynı zamanda kitabın en sıkıcı karakteri de.

Buket Uzuner okumak benim için, çok fazla bitki çayı tükettiğinden kendini gay sanan bir erkek olmak gibi, tam olarak açıklayamadığım bir his. Ama ne kadar önyargılı olduğumu da gayet açık eden bir durum. Zaten koca İstanbul'a da bir ben fazla geldim anasını satayım. Gıcık oluyorum şimdi orayla ilgili kitap yazıp sayfalarca anlatanlara.

Hadi kitaptan alıntı yapayım da tatlıya bağlayalım:

"Bir aşk ilişkisinin hangi ortaklıklar üzerine kurulduğu bellidir ama asıl hangi zayıflıklar üzerine durduğu daima bir sırdır."